e-BİLGİ, e-HABER

Bertrand Russell’ın Son Mesajı

bertrand-russellin-son-mesaji

Bildiri 31 Ocak 1970 Tarihlidir...

01:18:15

Mantıksal Analizler, Dil Felsefesi ve Toplumsal Eleştiriler

Bertrand Russell (1872-1970), 20. yüzyıl felsefesi ve mantığı üzerine büyük etkisi olan İngiliz filozof, matematikçi, mantıkçı ve yazardır. Russell, felsefi çalışmaları, mantıksal analizleri ve toplumsal eleştirileriyle tanınır…

Russell‘ın hayatı ve felsefi katkıları hakkında bilgi:

Hayatı ve Eğitimi:
– Erken Dönem: Bertrand Russell, 18 Mayıs 1872’de İngiltere’nin Trellech köyünde doğdu. Ailesi Russell‘ın erken yaşamında etkili oldu; özellikle John Stuart Mill‘in düşünceleri Russell üzerinde büyük bir etkiye sahipti.
– Eğitimi: Cambridge Üniversitesi’nde eğitim gördü. Matematikte önemli başarılar elde etti ve bu alandaki çalışmaları onun ileride mantık ve felsefe alanlarında da etkili olmasını sağladı.

Felsefi Çalışmaları ve Katkıları:
– Mantık ve Matematik: Principia Mathematica adlı eseri, Alfred North Whitehead ile birlikte yazdığı ve matematiğin temelini mantıksal bir temele dayandırmaya çalıştığı önemli bir çalışmadır. Bu çalışma, mantık ve matematik felsefesi üzerinde derin etkiler bıraktı.
– Felsefe: Russell, analitik felsefenin önde gelen figürlerinden biridir. Dil felsefesi, bilim felsefesi, epistemoloji ve metafizik gibi konularda önemli katkılarda bulunmuştur.
– Mantıksal Atomizm: Russell‘ın felsefi sistemlerinden biri olan mantıksal atomizm, dünyayı basit unsurlara indirgeyerek açıklamaya çalışan bir yaklaşımdır. Bu görüş, onun epistemolojik ve ontolojik düşüncelerini şekillendiren temel bir prensiptir.

Toplumsal ve Siyasal Görüşleri:
– Barış ve Savaş Karşıtlığı: Russell, hayatı boyunca barışçıl çözümler ve savaş karşıtlığı konusunda aktif bir rol oynadı. Özellikle nükleer silahların kullanımına karşı çıktı ve bu konuda önemli kampanyalar yürüttü.
– Sosyal Adalet: Russell, sosyalizm ve eşitlikçi politikalar konusunda da önemli düşüncelere sahipti. Toplumsal adalet ve insan hakları konularında aktif olarak çalıştı.

Yazıları ve Etkisi:
– Yazarlık: Russell, geniş bir yazarlık kariyerine sahipti. Felsefi eserlerinin yanı sıra, popüler bilim, politika ve tarih üzerine de yazılar kaleme aldı. Otobiyografileri de dahil olmak üzere birçok kitabı dünya çapında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından ilgiyle okundu.
– Eğitim: Russell, eğitim reformu konusunda da önemli görüşler ileri sürdü. Özellikle çocukların özgür düşünme ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirecek bir eğitim sistemi savundu.

Bertrand Russell, 20. yüzyıl felsefesi üzerinde derin ve kalıcı bir etki bırakan bir düşünürdür. Mantıksal analizler, dil felsefesi ve toplumsal eleştirileriyle modern düşüncenin gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur.

Aşağıdaki Orta Doğu’ya ilişkin bildirisi 31 Ocak 1970 tarihlidir ve Bertrand Russell‘ın ölümünden bir gün sonra, 3 Şubat’ta Kahire’de toplanan Uluslararası Parlamenterler Konferansı‘nda okunmuştur.

“Orta Doğu’daki ilan edilmemiş savaşın son aşaması büyük bir yanlış hesaplamaya dayanmaktadır. Mısır topraklarının derinliklerine yapılan bombardımanlar sivil halkı teslim olmaya ikna etmeyecek, aksine direnme kararlılıklarını arttıracaktır. Bu, tüm hava bombardımanlarından çıkarılacak bir derstir.

Yıllarca Amerika’nın ağır bombardımanına maruz kalan Vietnamlılar buna teslim olarak değil, daha fazla düşman uçağı düşürerek karşılık verdiler. 1940 yılında kendi yurttaşlarım Hitler’in bombardımanlarına eşi benzeri görülmemiş bir birliktelik ve kararlılıkla karşı koydular. Bu nedenle İsrail’in mevcut saldırıları temel amaçlarında başarısız olacaktır, ancak aynı zamanda tüm dünyada şiddetle kınanmalıdır.

Orta Doğu’daki krizin gelişimi hem tehlikeli hem de öğreticidir. İsrail 20 yılı aşkın bir süredir silah zoruyla genişlemektedir. Bu genişlemenin her aşamasından sonra İsrail “akla" başvurdu ve “müzakere" önerdi. Bu emperyal güçlerin geleneksel rolüdür, çünkü zaten şiddet yoluyla ele geçirdiklerini en az güçlükle pekiştirmek ister. Her yeni fetih, bir önceki saldırganlığın adaletsizliğini görmezden gelen güçten müzakere önerisinin yeni temeli haline gelir. İsrail tarafından gerçekleştirilen saldırganlık kınanmalıdır, çünkü sadece hiçbir devletin yabancı toprakları ilhak etme hakkı yoktur, aynı zamanda her genişleme dünyanın daha ne kadar saldırganlığa tahammül edeceğini keşfetmek için yapılan bir deneydir.

Yüz binlercesi Filistin’i kuşatan mülteciler, Washingtonlu gazeteci I.F. Stone tarafından geçtiğimiz günlerde “dünya Yahudiliğinin boynundaki ahlaki değirmen taşı" olarak tanımlandı. Mültecilerin çoğu şu anda geçici yerleşim yerlerindeki güvencesiz varlıklarının üçüncü on yılını yaşamaktadır. Filistin halkının trajedisi, ülkelerinin yabancı bir güç tarafından yeni bir devlet kurulması için başka bir halka “verilmiş" olmasıdır. Bunun sonucunda yüz binlerce masum insan kalıcı olarak evsiz kalmıştır. Her yeni çatışmada sayıları daha da artmıştır. Dünya bu ahlaksız zulüm gösterisine daha ne kadar tahammül edecek? Mültecilerin, sürüldükleri vatanlarında her türlü hakka sahip oldukları ve bu hakkın inkâr edilmesinin süregelen çatışmanın merkezinde yer aldığı son derece açıktır. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir halk kendi ülkesinden topluca sürülmeyi kabul etmez; başka hiç kimsenin tahammül edemeyeceği bir cezayı Filistin halkının kabul etmesini kim nasıl isteyebilir? Mültecilerin anavatanlarında kalıcı ve adil bir çözüme kavuşturulması, Orta Doğu’da gerçek bir çözümün vazgeçilmez bir unsurudur.

Bize sık sık, Avrupa’daki Yahudilerin Nazilerin elinde çektiği acılar nedeniyle İsrail’e sempati duymamız gerektiği söylenir. Ben bu öneride herhangi bir acıyı devam ettirmek için bir neden görmüyorum. İsrail’in bugün yaptıklarına göz yumulamaz ve bugün yapılanları haklı çıkarmak için geçmişteki dehşete başvurmak büyük bir ikiyüzlülüktür. İsrail sadece çok sayıda mülteciyi sefalete mahkum etmekle kalmıyor; sadece işgal altındaki birçok Arap askeri yönetime mahkum edilmiyor; aynı zamanda İsrail, askeri talepler ulusal kalkınmanın önüne geçtiği için sömürge statüsünden yeni çıkan Arap uluslarını sürekli yoksullaşmaya mahkum ediyor.

Orta Doğu’da akan kanın durmasını isteyen herkes, herhangi bir çözümün gelecekteki çatışmaların tohumlarını içermemesini sağlamalıdır. Adalet, çözüm yolunda atılacak ilk adımın İsrail’in Haziran 1967’de işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesi olmasını gerektirmektedir. Orta Doğu’nun uzun süredir acı çeken halklarına adalet getirilmesine yardımcı olmak için yeni bir dünya kampanyasına ihtiyaç vardır."

Bu içeriği beğendiyseniz lütfen çevrenizle paylaşınız…
error: İçerik korunmaktadır !!