Bunun Nedeni Kısmen Veri Boşlukları...
05:19:18
Bilim İnsanları ‘Kendi Araştırmanızı Yapmanın’ Neden Komplolara İnanmaya Yol Açtığını Açıklıyor
Araştırmacılar, internette yanlış bilgi arayan kişilerin komplolara olan inancı artıran “veri boşluklarına" düşme riski taşıdığını ortaya koydu. “Kendi araştırmanı kendin yap“ın her türden komplo teorisyeni için bir slogan olmasını şaşırtıcı bulduysanız, yeni araştırmanın bazı cevapları olabilir…
Geleneksel düşünce, yalan haberlerin doğruluğunu araştırmanın yanlış bilgilere olan inancı azaltacağını savunurken, Çarşamba günü Nature dergisinde yayımlanan bir araştırma, komploları incelemek için çevrimiçi arama motorlarını kullanmanın aslında birinin buna inanma şansını artırabileceğini ortaya koydu. Araştırmacılar, aramada “veri boşlukları" adı verilen bilinen bir soruna işaret ediyor. Bazen yanıltıcı başlıklara ya da uç teorilere karşı koyacak çok fazla kaliteli bilgi bulunmayabiliyor. Dolayısıyla, bir kişi internette COVID-19 karantinaları ve aşılar nedeniyle “tasarlanmış kıtlık" hakkında bir makale gördüğünde ve bu anahtar kelimelere dayalı basit bir arama yaptığında, önyargılarını doğrulayan makaleler bulabilir.
New York Üniversitesi Sosyal Medya ve Siyaset Merkezi‘nin eş yazarı ve eş direktörü Joshua Tucker medyaya verdiği demeçte, “Buradaki soru, insanlar internette bir makaleyle karşılaştıklarında, bunun doğru mu yanlış mı olduğundan emin olmadıklarında ve bu yüzden bir arama motoru kullanarak bu konuda daha fazla bilgi aradıklarında ne olduğuydu" dedi. “Pek çok dijital okuryazarlık kılavuzunda tam olarak bu tür bir öneri görüyorsunuz."
Tucker, araştırma ekibinin özellikle, insanların yeni gerçekleşmiş ve henüz doğruluk kontrolörleri tarafından doğrulanma şansı bulmamış haberleri nasıl doğruladıklarını bilmek istediklerini açıkladı.
2019’un sonlarında başlayan çalışmalarının ilk deneyinde, ABD genelinde yaklaşık 3.000 kişi, COVID-19 aşıları, Trump‘ın görevden alınma süreci ve iklim olayları gibi konular hakkında 48 saatlik bir süre içinde yayımlanan haberlerin doğruluğunu değerlendirdi. Bazı makaleler saygın kaynaklardan toplanırken, diğerleri kasıtlı olarak yanıltıcıydı. Katılımcıların yarısı, makaleleri incelemelerine yardımcı olması için internette arama yapmaya teşvik edildi. Aynı zamanda, tüm makalelere profesyonel doğruluk kontrol uzmanları tarafından ‘doğru‘, ‘yanlış veya yanıltıcı‘ ya da ‘tespit edilemedi‘ etiketi verildi.
İnternette daha fazla bilgi aramaya teşvik edilen kişilerin, teşvik edilmeyenlere kıyasla yanlış veya yanıltıcı bir makaleyi gerçek olarak değerlendirme olasılığı yüzde 19 daha fazlaydı.
“Tekrar tekrar bulduğumuz şey, insanların bu arama motorlarına veya sosyal bağlantılarına aşırı güvendikleri. Onlara körü körüne inanıyorlar," diyor Washington Üniversitesi‘nde bilgi bilimi profesörü olan ve çalışmalara katılmayan Chirag Shah. “Durum tespiti yaptıklarını ve kontrol ettiklerini düşünüyorlar ama bu kontrol etmemekten daha kötü bir durum."
2019-2021 yılları arasında gerçekleştirilen diğer dört deneyde araştırmacılar, insanlar bir makaleyi başlangıçta yanıltıcı olarak değerlendirmiş olsalar bile, internette arama yaptıktan sonra yaklaşık yüzde 18’inin fikirlerini değiştirdiğini ve makalenin doğru olduğunu söylediğini tespit etti – doğrudan yanlışa geçen yüzde 6’lık bir oranla karşılaştırıldığında. Bu durum, makaleler saatler yerine aylar öncesine ait olsa ya da COVID-19 salgını gibi haberler iyi işlenmiş olsa bile geçerli oldu.
Tucker, “Bu etkinin yürüttüğümüz çok sayıda farklı çalışma arasında son derece tutarlı olması bizim için inanılmazdı" dedi. “Bu çalışmanın gerçek gücü de bu. Bu sadece ‘Oh bir çalışma yaptık’ demek değil. Bunun gerçekleştiğinden çok ama çok eminiz."
Araştırmacılar bu etkinin Google‘ın arama motoru tarafından üretilen bilginin kalitesinden kaynaklandığını gösterdi. Bunun nedeni kısmen veri boşlukları ya da Tucker‘ın deyimiyle “internetin önemsiz teorilerle dolu" olmasıydı.
“Ortada yanlış bilgiler olabilir ama bunları düzeltecek doğru bilgiler olmayabilir" dedi.
Tüm bunlar, özellikle büyük dil modelleri ve üretken yapay zekâ interneti daha da fazla yanlış bilgiyle doldurdukça, boğuşmaya devam edeceğimiz konular. Bu veri boşlukları sadece büyüyecek.
Araştırmanın eş yazarı Zeve Sanderson, bunun kısmen insanların nasıl arama yaptığına bağlı olduğunu da sözlerine ekledi. Aramalarında yanlış makalenin başlığını veya hatta URL’sini kullanan kişilerin yüzde yetmiş yedisi en iyi sonuçlarında yanlış bilgi aldı. Örneğin, “ABD, COVID kilitlemeleri ve aşı zorunlulukları bu kış yaygın açlığa ve huzursuzluğa yol açabileceği için tasarlanmış kıtlıkla karşı karşıya" sahte başlığına dayanarak “tasarlanmış kıtlık" araması yapmak, sıfır yanlış bilgi ortaya çıkaran sadece “kıtlık" kelimesinin aksine, yarıdan fazla yanlış sonuç ortaya çıkardı.
New York Üniversitesi Sosyal Medya ve Siyaset Merkezi‘nin kurucu icra direktörü yaptığı açıklamada, “Bunlar süper sofistike arama stratejileri olarak değerlendirebileceğimiz şeyler değil, ancak insanların kullandığını gördüğümüz stratejiler" dedi. Sanderson, düşük kaliteli haber yayıncılarının hepsinin aynı düşük kaliteli terimleri kullanma eğiliminde olduğunu ve bu etkiyi daha da kötüleştirdiğini ekledi.
Google sözcüsü ise bir e-postada bu durumun sürpriz olmadığını söyledi.