e-BİLGİ, e-HABER

Bulunan En Eski DNA

bulunan-en-eski-dna

Yaklaşık İki Kat Daha Eski...

19:50:00

2 milyon yıl öncesine ait DNA şimdiye kadar bulunan en eski DNA…

Eski tortulardaki mineral parçacıklarına bağlı DNA, Grönland’ın kuzeyinde bir zamanlar yabani tavşanların, ren geyiklerinin ve hatta mastodonların yaşadığı ladin ormanlarının bulunduğunu ortaya koyuyor. Grönland’daki tortulardan elde edilen 2 milyon yıl öncesine ait DNA, bugüne kadar bulunan en eski korunmuş DNA olup, 2021’de belirlenen 1 milyon yıllık bir önceki ölçütü geride bıraktı…

Cambridge Üniversitesi‘nden Eske Willerslev, “DNA’nın yaşı, daha önce elde edilenlere kıyasla yaklaşık iki kat daha eski" diyor.

Bir dizi farklı organizmadan gelen DNA, Willerslev ve meslektaşlarının 2 milyon yıl önce, iklimin bugünkünden daha sıcak olduğu bir dönemde kuzey Grönland’da var olan ekosistemi yeniden inşa etmelerini sağlıyor. Bugün Kuzey Kutbu çölü olan ve çok az organizmanın yaşadığı bölge, o zamanlar yabani tavşanların, ren geyiklerinin ve hatta belki de bir zamanlar Kuzey Amerika’da yaşayan fil benzeri hayvanlar olan mastodonların yaşadığı bir ormandı.

Bu bulgu, daha önce şüphelenilenden çok daha eski zaman dilimlerine ait DNA’ların ortaya çıkarılmasının mümkün olabileceğini gösteriyor. Willerslev, “Kuzeyde – Arktik -, zamanda iki kat daha geriye gidebileceğimiz ortaya çıkarsa şaşırmam" diyor.

Willerslev ve ekibi, toplam kalınlığı 90 metreden fazla olan bir dizi kum, silt ve çamur tabakasından oluşan Kap København Formasyonu‘ndan antik DNA elde etti. Bu tabakalar 2 milyon yıl önce oluşmuş.

DNA fosilleşmiş organizmalardan gelmiyordu, bunun yerine tortu katmanlarındaki mineral parçacıklara bağlıydı. Danimarka’daki Kopenhag Üniversitesi‘nden ekip üyesi Karina Sand, bu durumun DNA’nın korunmasına yardımcı olduğunu, çünkü enzimlerin DNA’yı parçalamak için ona ulaşamadığını söylüyor.

Bu çevresel DNA, bölgede yaşayan tüm organizma çeşitlerinden geliyordu. Ekip 102 cins bitki tespit etti. Dryas ve Vaccinium çalıları gibi bazıları bugün hâlâ kuzey Grönland’da yetişiyor. Ancak ladin (Picea) ağaçları, alıç (Crataegus) ve Populus çiçekleri gibi diğerleri artık orada yaşamıyor. Willerslev, “Burası aslında bir orman" diyor.

Willerslev, muhtemelen biyokütlenin her zaman bitkilerden daha azını oluşturdukları için daha az hayvan türü tespit edildiğini söylüyor. Yine de DNA’da kutup tavşanı (Lepus arcticus), lemming ve misk sıçanı ile ilgili kemirgenler, kazlar ve ren geyikleri bulundu.

Ayrıca, ekibin geçici olarak mamut değil mastodon olarak tanımladığı, soyu tükenmiş bir fil akrabasına ait DNA da bulundu. Mastodonlar birkaç milyon yıl boyunca Amerika’da yaşamış, ancak daha önce Grönland’da bulunmamıştı. Mastodonların Grönland’a nasıl gitmiş olabileceği bilinmiyor, ancak deniz buzunu aşmış olabilirler.

Araştırmada yer almayan İtalya’daki Roma Sapienza Üniversitesi‘nden Laura Parducci, serbest yüzen DNA’nın soğuk koşullarda mineral parçacıklarına bağlanarak bu kadar uzun süre hayatta kalabiliyorsa, bunun gerçekten antik DNA’nın bulunabileceğini gösterdiğini söylüyor.

Kap København Formasyonu, 2,58 milyon yıl önce başlayan ve 11.700 yıl önce sona eren Pleistosen Çağının başlarında var olmuştur. Pleistosen’in başlangıcında, kuzey kutbu milyonlarca yıl sonra ilk kez kalıcı buzla kaplandı ve o zamandan beri donmuş halde kaldı. Dahası, Kuzey Kutbu Pleistosen’den önce de soğuktu, bu nedenle daha da eski olan ve içinde DNA korunmuş olan bazı donmuş topraklar olabilir.

Ancak Antarktika çok daha önce, yaklaşık 35 milyon yıl önce dondu, diyor Parducci. “Yani potansiyel olarak orada zaman içinde çok daha derinlere inebilirsiniz." Ancak, çalışmanın yazarlarından Kopenhag Üniversitesi‘nden Kurt Kjaer, Antarktika’nın çok uzun süredir kutup çölü olması nedeniyle “bitki ve hayvan çeşitliliğinin çok daha az olacağını" söylüyor.

Bu içeriği beğendiyseniz lütfen çevrenizle paylaşınız…
error: İçerik korunmaktadır !!