Kahraman Olmak Gerekmiyor...
15:52:52
Büyük İstanbul Depremi’nin Kaymağı Var mıdır?
Önce şuna bir değinmek lazım, “Büyük İstanbul Depremi" ne demektir? Niçin bazı ‘bilim insanları’ ve basının büyük bir kesimi bu tanımlamayı temcit pilavı gibi kullanıyor? Bilimde gerçekten böyle bir kavram var mı? Eğer yoksa bizim ülkede neden ısrarla kullanılıyor?
Doğu Marmara’da 948, 256 ve 245 yıl aralığında bir deprem – 1999 depremi – meydana gelmiş. Batı Marmara’da ise İstanbul merkezli depremlerde 950 yıl sonra bir deprem ardından 257 yıl sonra – 1776 – bir deprem gerçekleşiyor ve sonrasında deprem olmuyor. Bilim insanları 257 yıl ve 1766 depreminin tarihlerini toplayarak 2033 gibi tarih ortaya çıkarıyorlar.
Bu, dört işlem matematik üzerinden elde edilen sadece istatistiki bir bilgidir. Doğanın mekaniğinin bu kadar basit şekilde çözümleneceğini düşünene bilim insanı değil de başka bir tanımlama gerekir…
Peki her gün ekranlarda, yazılı, görsel ya da sosyal medyada boy gösterenlerin ne kadarı istatistiksel okur-yazarlık yeteneğine sahip insanlardır?
Bu kadar basit ve ucuz yöntemlerle elde edilmiş verilerle – deprem tarihi vererek – zaten bir çok sıkıntıyı bir arada yaşayan toplumu uyku uyuyamayacak duruma getirmenin, İstanbul gibi bir metropolü adeta bir inşaat şantiyesine dönüştürmeye kalkışılmasının sebebi nedir?
Ortalığı velveye veren bazılarına sormak lazım, bu gezegende hangi deprem bir ülkenin bağımsızlığını kaybetmesine neden olmuştur. Niye insanları aslı astarı olmayan tanımlamalarla ürkütmeye çalışıyorsunuz?
Birazcık bilgisi olan her insan bilir ki öncesinde deprem olan bir yerde her zaman deprem olabilir. Bunu söylemek için ne bilim insanı ne de kahraman olmak gerekiyor.
İstanbul’da bir deprem olasılığı elbette var. Ancak bunun zamanını-büyüklüğünü kesin olarak bilebilecek ne bir otorite ne de böyle bir bilim dalı vardır. Bu nedenle kendi aralarında bile ortak bir fikre sahip olamayanların kişisel hezeyanlarına tüm toplumu mahkum etmek yanlıştır.
Tekrar edelim, evet deprem olacaktır, tedbir almak lazımdır…
Ama bu tedbirleri korku mühendisliği sopası altında değil deprem mühendisliği çatısı altında almak gerekiyor…
Çünkü vatandaşın yapacakları ve imkanları bu konuda çok sınırlıdır…
Şöyle düşünün, kalbinizde bir sorun var ve doktora gitmişsiniz. Doktor size diyor ki, “kalbinin değişmesi lazım, git kendine bir kalp bul".
Ekran müdavimi bazı uzmanların yaptıklarının yukarıdaki doktor önerisinden bir farkı yoktur…
Aslına bakılırsa uzmanların bir kısmının da bu dünyadan bihaber gibi davranması söz konusudur…
Vatandaşın neler yaşadığıyla ilgili en ufacık bir bilgiye dahi sahip değiller – en azından bir kısmı.
Bu videoda örneğini görebilirsiniz…
Ayrıca eli belinde vatandaşa tepeden bakan bir üslupla konu hakkında bilgisi olmayan uzmanın eksiğini kapatmak isterken moderatörün vatandaşa yaptığı öneriyi de – kayda geçmeyen test sonucundan bahsediyor – ibretle izleyebilirsiniz…
“İstatistik bilgisinin hatalı ve yanlış kullanıldığına dair epeyce geniş bir algı bulunmaktadır. Bu yetmezmiş gibi, çok kere yapılan hataların ve yanlış kullanılmanın bilinçli ve kasıtlı yapıldığı hissi doğmaktadır. Hatalı analiz sonucu alınan kararın istatistiksel sonuçları sunan kişiye yarar sağlayabilmesi imkânı olduğu bilinmektedir. Bir 19. yüzyıl İngiliz başbakanı olan Benjamin Disraeli’ye atıf edilen “Üç türlü yalan bulunmaktadır: yalanlar, lanetli yalanlar ve istatistikler." cümlesi nerede ise atasözü gibi kullanılmaktadır. Amerikan Harvard Üniversitesi Başkanı “Lawrence Lovell" 1909’da istatistik “börek gibidir ve ancak kimin tarafından yapıldığı bilinirse ve içindekilerden insan emin olabilirse o zaman tatmin edicidir" sözleri de bu kasıtlı bilinçli istatistik hatası yapma algısına biraz daha açıklama katar." Kaynak: Wikipedia
Bu ülkede bilim uzun zamandır hasıraltı edilmiştir. Bilimin yerine teknoloji havucu gündemdedir.
Bilim olmadan teknoloji olur mu sorusunun cevabı: EVET OLUR…
Doğru dürüst bilim yapılmayınca haliyle bilim insanı da yetişmiyor…
İyi dediklerimiz ise yurtdışı kaynakları diğerlerinden daha iyi takip edenler…
İyi denilenlerin de bunu fırsata çevirmeye kalkması şık olmuyor…
Elbette kitap yazacaklar, elbette kitaplarını satacaklar ama depremi fırsata çevirmeden…
En azından deprem hakkında konuşurken reklam yapmadan…
Yani yeni söylemle etik, eski söylemiyle edepten bahsediyoruz...
Vatandaş Bilimi – 7 Mart 2023