19:20:18

Bugüne Kadar Yapılan En Büyük Araştırmaya Göre Cep Telefonları Beyin Kanseriyle Bağlantılı Değil

Dünya Sağlık Örgütü tarafından yaptırılan ve mevcut en yüksek kalitedeki kanıtları içeren kapsamlı bir inceleme, cep telefonlarının beyin ve kafa kanserleri ile bağlantılı olmadığını ortaya koymuştur. Avustralya Radyasyondan Korunma ve Nükleer Güvenlik Ajansı (Arpansa) tarafından yürütülen sistematik incelemede, bilimsel açıdan en titiz olanların belirlendiği ve zayıf çalışmaların elendiği 5.000’den fazla çalışma incelendi…

İncelemenin başyazarı doçent Ken Karipidis, nihai analizin 1994-2022 yılları arasında yayımlanan 63 gözlemsel çalışmayı içerdiğini ve bunun “bugüne kadarki en kapsamlı inceleme” olduğunu söyledi.

“Kanıtların cep telefonları ile beyin kanseri veya diğer baş ve boyun kanserleri arasında bir bağlantı göstermediği sonucuna vardık.”

Çarşamba günü yayımlanan inceleme, merkezi sinir sistemi kanserleri (beyin, meninksler, hipofiz bezi ve kulak dahil), tükürük bezi tümörleri ve beyin tümörlerine odaklandı.

İnceleme, cep telefonu kullanımı ile kanser arasında genel bir ilişki olmadığını, uzun süreli kullanımla (insanların cep telefonlarını 10 yıl veya daha uzun süre kullanması) bir ilişki olmadığını ve cep telefonu kullanım miktarıyla (yapılan arama sayısı veya telefonda geçirilen süre) bir ilişki olmadığını ortaya koymuştur.

“Vardığımız sonuçtan oldukça eminim. Ve bizi oldukça emin kılan şey… cep telefonu kullanımının hızla artmasına rağmen beyin tümörü oranlarının sabit kalmasıdır” dedi.

Cep telefonları – dizüstü bilgisayarlar, radyo ve TV yayınları ve cep telefonu kuleleri dahil olmak üzere kablosuz teknoloji kullanan her şey gibi — radyo dalgaları olarak da bilinen radyo frekanslı elektromanyetik radyasyon yayar.

Aynı zamanda Uluslararası İyonize Olmayan Radyasyondan Korunma Komisyonu‘nun başkan yardımcısı olan Karipidis, insanların radyasyon kelimesini duyduklarında bunun nükleer radyasyona benzediğini düşündüklerini söyledi.

Karipidis, “Cep telefonunu arama yaparken başımıza yakın kullandığımız için de çok fazla endişe duyuyoruz” dedi.

“Radyasyon temelde bir noktadan diğerine giden enerjidir. Birçok farklı türü vardır, örneğin güneşten gelen ultraviyoled radyasyon” dedi.

“Günlük çevremizde her zaman düşük seviyeli radyo dalgalarına maruz kalıyoruz.”

Karipidis, cep telefonlarından kaynaklanan maruziyet hâlâ düşük olsa da, telefonlar başa yakın kullanıldığı için diğer kablosuz teknoloji kaynaklarından kaynaklanan maruziyetten çok daha yüksek olduğunu söyledi.

Cep telefonları ve kanser arasındaki ilişki, araştırmacıların beyin tümörü olan bir grup insan ile kanseri olmayan ayrı bir grup arasındaki farklılıkları, her ikisine de maruziyet geçmişlerini sorarak araştırdıkları ilk çalışmalardan ortaya çıkmıştır.

Karipidis, bu tür bir çalışma tasarımından elde edilen sonuçların yanlı olma eğiliminde olduğunu, çünkü tümörü olmayan grup iyi bilgi sağlarken, tümörü olan grubun maruziyetlerini aşırı bildirme eğiliminde olduğunu söyledi.

DSÖ‘nün Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC), cep telefonlarının saatlerce kafaya dayalı olarak kullanılmasının beyin kanseri ile olası bir ilişkisi olabileceğini gösteren bu ilk çalışmalardan bazılarına dayanarak, cep telefonlarından gelenler gibi radyo frekans alanlarını olası bir kanser riski olarak belirledi.

Karipidis, IARC sınıflandırması nedeniyle halkın pek çok üyesinin endişe duymasına rağmen, “bu sınıflandırmanın o kadar da fazla bir şey ifade etmediğini” söyledi.

IARC‘nin farklı kanser riski sınıflandırmaları vardır; maddeler “kesin” kanserojen (sigara gibi) ya da “muhtemel” veya “olası” kanserojen olarak sınıflandırılabilir.

DSÖ, 2011 yılında radyo frekanslı elektromanyetik alanları olası kanserojen olarak tanımlayarak, bunları aloe vera, salamura sebzeler ve kuru temizlemecide çalışmak gibi zarar verdiğine dair kanıtların belirsiz olduğu yüzlerce diğer maddeyle aynı seviyeye getirmiştir.

Ancak o dönemde Avustralyalı beyin cerrahı Charlie Teo gibi bazı yüksek profilli doktorlar IARC‘nin cep telefonları ve kanserle ilgili kararının profilini kamuoyu önünde yükseltti.

Bu sınıflandırmadan bu yana Karipidis, insanların geçmişteki maruziyetlerini hatırlamalarına dayanmayan çok sayıda kohort çalışmasının yayımlandığını ve 2019’da DSÖ‘nün radyo dalgalarından kaynaklanan sağlık etkilerini incelemek için bir dizi sistematik inceleme yaptırdığını söyledi.

Karipidis, DSÖ tarafından yaptırılan ve erkek doğurganlığı ile radyo dalgalarını inceleyen bir başka sistematik incelemenin, telefonlar ile sperm sayısındaki düşüş arasında bir ilişki olduğuna dair kanıt bulunmadığını ortaya koyduğunu söyledi.

Kadın doğurganlığını inceleyen ve DSÖ tarafından yaptırılan bir başka sistematik incelemede ise doğum ağırlığını etkilemek gibi bazı senaryolarda bir ilişki tespit edildiğini belirten Karipidis, “ancak bu ilişki radyo dalgalarına maruz kalma güvenlik sınırının çok üzerinde olduğunda ortaya çıkmıştır” dedi.

Sydney Üniversitesi‘nde profesör olan ve Avustralya Kanser Konseyi‘nin mesleki ve çevresel kanserler komitesi başkanı Tim Driscoll, sistematik incelemenin metodolojisinin güçlü olduğunu ve araştırmacıların bağımsız olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Driscoll, “Bence insanlar bu çalışmayla kendilerini güvende hissetmeli… yine de çalışmaların mükemmel olmadığını hatırlamakta fayda var, ancak kanıtların ağırlığı kesinlikle cep telefonlarının kanser riskinin artmasıyla ilgili endişeler açısından kullanımının güvenli olarak kabul edilmesi gerektiği yönündedir” dedi.

Karipidis ve meslektaşları şimdi, lösemi ve Hodgkin dışı lenfoma da dahil olmak üzere cep telefonlarıyla daha az ilişkili kanserleri inceleyecek olan çalışmanın ikinci bölümü üzerinde çalışıyor.

Karipidis, kanser ve cep telefonları arasındaki bağlantılara ilişkin endişelerin ortadan kalkması gerektiğini söyledi, ancak teknoloji gelişmeye devam ettikçe araştırmaya devam etmenin önemli olduğunu vurguladı.

Bu içeriği beğendiyseniz lütfen çevrenizle paylaşınız…