İklim Değişikliğinin Tetiklediği Dönüşüm...
21:45:21
Dünya’nın geri çekilen buzulları devasa yabancı ekosistemler* yaratıyor…
Araştırmacılar, 2100 yılına kadar buzul çekilmelerinin Nepal ve Finlandiya ile karşılaştırılabilir bir bölgeyi kapsayan yeni ekosistemlere yol açabileceğini ortaya koyuyor. Nature dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, insan kaynaklı iklim değişikliği karşısında Dünya’nın buzulları için endişe verici bir öngörü sunuyor…
Araştırma, yüksek emisyon senaryosu altında, Antarktika ve Grönland buz tabakaları dışındaki buzulların kapladığı alanın bu yüzyılın sonuna kadar yarı yarıya azalabileceğini gösteriyor.
İklim değişikliğinin tetiklediği bu dönüşümün, Nepal ve Finlandiya’nın toplam büyüklüğüne eşdeğer bir alana yayılan yeni ekosistemlerin ortaya çıkmasına neden olacağı tahmin ediliyor.
Yeni ekosistemler
Gezegenimizin sağlığının hayati göstergeleri olan buzullar, insan faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkileri nedeniyle endişe verici bir hızla geri çekilmektedir.
Bu değişimin ayırt edici bir sonucu, yeni ortaya çıkan arazileri hızla kolonileştiren yeni ekosistemlerin ortaya çıkmasıdır. Ancak bu fenomenin küresel kapsamı şimdiye kadar büyük ölçüde keşfedilmemişti.
Fransa’daki Haute-Savoie Doğal Alanlar Konservatuarı‘ndan Jean-Baptiste Bosson liderliğindeki bir araştırma ekibi kapsamlı bir analiz gerçekleştirdi.
Antarktika ve Grönland buz tabakalarının ötesinde yer alan 650.000 kilometrekareden fazla buzulun beklenen seyrini haritalamak için kapsamlı bir küresel buzul evrim modelinden yararlandılar.
Her bir buzulun 2100 yılına kadar çeşitli iklim senaryolarına nasıl tepki vereceğini tahmin etmek için buzulların ana hatlarını, buzulların altındaki arazi hakkında bilgileri ve farklı iklim faktörlerini içeren bir model kullandılar.
Özellikle model, tahminlerini deniz, tatlı su veya karasal olarak kategorize edilen buzullaşmanın ardından ortaya çıkacak ekosistemlerin doğasına kadar genişletmektedir.
Emisyon yoğunluğu
Çalışmanın bulguları kritik bir modelin altını çiziyor: iklim senaryosundan bağımsız olarak, buzullaşma 2040 yılına kadar tutarlı bir hızda devam ediyor. Bundan sonra, sonuçlar emisyon yoğunluğuna bağlı olarak farklılaşmaktadır.
Küresel sera gazı emisyonlarının 2075 yılına kadar üç katına çıkmasını öngören yüksek emisyonlu bir yörünge altında, 2020 buzul alanının neredeyse yarısı 2100 yılına kadar yok olabilir.
Ancak, 2050 yılına kadar net sıfır emisyonu hedefleyen alternatif bir düşük emisyon yolu, kaybı yüzde 22 civarında azaltabilir.
Öngörülen buzullaşma, yüzyılın sonunda Nepal ve Finlandiya’nın toplam yüzölçümüne eşdeğer karasal, denizel ve tatlı su habitatlarını içeren toprakları ortaya çıkarabilir.
Bu gelişen manzara, başka yerlerde iklim değişikliğinin artan etkilerinden kaçmak isteyen türleri barındırabilir.
Araştırmanın sonuçları, buzul düşüşünün boyutunu ölçmenin ötesine uzanıyor. Çalışma ikili bir yaklaşımı teşvik ediyor: sadece buzulların erime hızını azaltmak değil, aynı zamanda bu gelişmekte olan ekosistemleri koruyarak hayatta kalmalarını sağlamak.
Dünya iklim eyleminin aciliyeti ile boğuşurken, bu yeni ortaya çıkan ekosistemlerin korunması, Dünya’nın ekolojik dengesinin güvence altına alınmasında çok önemli bir unsur haline geliyor.
Çalışmanın tamamı 16 Ağustos’ta Nature dergisinde yayımlandı.