Farklı İmparatorlukların Yükselişini Yansıtıyor İddiası...
22:56:07
Araştırmaya göre, 1600’lerin başında Amerika’nın batısındaki yerli gruplar atlarla birlikte yaşıyordu…
At, Amerikan Batı’sının sembolüdür, ancak evcilleştirilmiş atların bölgeye ilk ne zaman ve nasıl ulaştığı uzun zamandır tarihi bir tartışma konusudur. Great Plains ve Kuzey Rockies’teki müzelerden toplanan at kemiklerinin yeni bir analizi, atların 1600’lerin başında, birçok yazılı tarihin önerdiğinden daha önce otlaklarda bulunduğunu ortaya koydu…
Zamanlama önemlidir çünkü Avrupalılar fiziksel olarak anavatanlarına gelmeden önce, belki de ticaret ağları aracılığıyla, halklarının İspanyol kökenli atlara sahip olduğunu anlatan çok sayıda Yerli grubun sözlü tarihleriyle eşleşmektedir.
Perşembe günü Science dergisinde yayımlanan çalışmada, Lakota, Comanche ve Pawnee uluslarından tarihçiler ve bilim insanlarının yanı sıra arkeologlar ve genetikçiler de dahil olmak üzere 80’den fazla ortak yazar yer aldı.
Önceki genetik araştırmalar, atların atalarının milyonlarca yıl önce Kuzey Amerika’da evrimleştiğini, daha sonra Avrupa ve Asya’nın orta düzlüklerine giderek burada evcilleştirildiğini göstermiştir. Ancak bu ilk atalar yaklaşık 6.000 yıl önce Amerikan arkeolojik kayıtlarından kayboldu.
Yeni çalışmada, bilim insanları New Mexico’dan Idaho’ya ve Kansas’a kadar uzanan bölgelerde bulunan yaklaşık iki düzine at kalıntısını inceleyerek 1600’lerin başlarında atların yerli gruplar tarafından binildiğini ve yetiştirildiğini ortaya koydu.
Çalışmanın yazarlarından Boulder’daki Colorado Üniversitesi‘nden arkeolog William Taylor, “İnsan-at ilişkisinin neredeyse her yönü bir şekilde iskelette kendini gösteriyor" dedi.
Çalışma, atların, müttefik yerli grupların İspanyol sömürgecileri New Mexico’dan kovduğu 1680 Pueblo İsyanı‘ndan birkaç on yıl önce Amerika’nın batısında ve güneybatısında bulunduğunu ortaya koydu.
Geri çekilen ordular arkalarında binlerce at ve çiftlik hayvanı bıraktı ve birçok tarihi anlatı bu anı, atın Kuzey Amerika’daki Yerli grupların kültürlerine girişi olarak yanlış bir şekilde belirlemişti.
Araştırmada yer almayan Oxford Üniversitesi arkeoloğu Peter Mitchell, “Artık atın Amerika’nın batısına yayılmasının bir açıklaması olarak Pueblo İsyanı’na veda edebiliriz" dedi.
Ancak yerli gruplar bu kronolojiye uzun süredir itiraz ediyor, zira pek çok grubun sözlü tarihinde Avrupalılarla tanışmadan önce atlarla karşılaştıkları anlatılıyor.
Çalışmanın yazarlarından ve Oklahoma Medicine Park’ta yaşayan Comanche kabilesi üyesi ve tarihçi Jimmy Arterberry, atları doğrudan geri çekilen İspanyol ordularından almak yerine, çok sayıda sözlü tarihin Yerli grupların ilk olarak İspanyol kamplarından kaçan ya da kabile ağları aracılığıyla takas edilen atlarla karşılaştığını gösterdiğini söyledi.
“İspanyollarla karşılaşmadan önce atlarla karşılaştığımızı her zaman biliyor ve söylüyorduk" dedi.
Fransa’daki Toulouse Antropobiyoloji ve Genomik Merkezi‘nde evrimsel genetikçi ve Oglala Lakota Ulusunun bir üyesi olan çalışmanın yazarlarından Yvette Running Horse Collin, bulguların, dış tarihçiler tarafından genellikle ihmal edilen Yerli halkların sözlü geleneklerinin geçmişi anlamak için benzersiz bir değere sahip olduğunu gösterdiğini söyledi.
“Kültürlerimiz çok uzun zamandır yanlış tanıtılıyor" dedi. “Tarih çoğu zaman bizim etrafımızda, biz olmadan anlatıldı."
Lakota akademisyenleri tarafından başlatılan bu iddialı araştırma işbirliği, 20. yüzyılın başlarında ve ortalarında kültürel eserler için mezarlara ve tören alanlarına izinsiz baskınlar düzenleyen yerli gruplar ile arkeologlar arasında uzun süredir devam eden güvensizliği onarmak için atılmış bir adımdır.
Çalışmanın yazarlarından Pawnee Ulusu vatandaşı ve Indiana Üniversitesi arkeologlarından Carlton Shield Chief Gover, çalınan kutsal eserlerin iadesi konusunda kabilelerle işbirliği yapmak üzere federal fonlardan yararlanan müzeler ve diğer kurumlar için bir süreç oluşturan 1990 tarihli Amerikan Yerli Mezarlarını Koruma ve Geri Getirme Yasası‘nın güven ve iletişimin bir ölçüde tesis edilmesinde önemli bir adım olduğunu söyledi.
“Umarım bunun gibi yeni araştırmaları görmek daha fazla Yerli halkı kendi arkeolojik ve antropolojik uzmanlıklarını geliştirmeye itecektir" dedi.
Çalışma ayrıca Kuzey Amerika’daki atların genetiğinin zaman içinde İspanyol kökenliden İngiliz ve İspanyol karışımına dönüştüğünü ve bunun da farklı imparatorlukların yükselişini yansıttığını gösterdi.
Toulouse Antropobiyoloji ve Genomik Merkezi‘nde evrimsel genetikçi olarak görev yapan çalışmanın yazarlarından Ludovic Orlando, “Bu, İspanyol sömürge gücünden İngiliz sömürge gücüne geçişin at genomunun kendisinde bile görülebileceği anlamına geliyor" dedi.