
2024 Yılında İnsanlık Felakete Daha da Yaklaştı...
23:16:39
Atom Bilimciler ‘Kıyamet Günü Saatini’ Hiç Olmadığı Kadar Gece Yarısına Yaklaştırdı
1947 yılında, ilk nükleer bombaları geliştiren bilim insanları, dünyanın nükleer yok oluşa ne kadar yakın olduğunu ölçmek için bir yol buldular. Dergilerinin ilk sayısının tanıtımını yapmak için bir “Kıyamet Günü Saati” yarattılar. Bulletin of the Atomic Scientists dergisinin kapağında, saatin gece yarısına yedi dakika kalaya ayarlandığı bir saat yer aldı…
Nükleer silahlara sahip başka bir ülke olmamasına rağmen, herkes Sovyetler Birliği’nin yakında bu silahlara sahip olacağını biliyordu. Nitekim 1949 yılında Sovyetler Orta Asya’da bir aygıt patlatarak silahlanma yarışını başlattılar. Atom bilimcileri saati gece yarısına üç dakika kalaya getirerek şöyle dediler: “Amerikalılara kıyametin yakın olduğunu ve bundan bir ay ya da bir yıl sonra başlarına atom bombalarının düşmesini bekleyebileceklerini söylemiyoruz. Ancak derin bir endişe duymaları ve ciddi kararlara hazırlıklı olmaları için sebepleri olduğunu düşünüyoruz.”
O zamandan bu yana, bomba yapma kapasitesine sahip olan ancak aktif programlarını açıklamayan diğer birkaç ülkeyle birlikte (Japonya, Almanya, İran) nükleer ülkeler listesi dokuza yükseldi.
ABD 1952’de ilk hidrojen bombasını patlattığında ve bunu 1953’te Ruslar izlediğinde, atom bilimciler saati gece yarısına iki dakika kalaya getirdiler.
1960 yılında Test Yasağı Anlaşması‘nın imzalanmasıyla birlikte saat yedi dakikaya geri alındı. Küba Füze Krizi barışçıl bir şekilde çözüldükten sonra saati gece yarısına 12 dakika kalaya getirdiler.
1981’de Ronald Reagan‘ın seçilmesiyle saat gece yarısına sadece iki dakika kalaya düştü, START anlaşması imzalandığında yedi dakikaya geri döndü ve Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle 1990’da 12 dakikaya kadar geri gitti.
Potansiyel bir nükleer savaşın dramı atom bilimcileri için biraz sıkıcı olmaya başlamıştı, bu yüzden dünyanın kaderini belirleyecek felaketler listesine iklim değişikliğini de eklediler. 2020’de saat gece yarısına 100 saniye kalaya taşındı.
Ukrayna Savaşı ve Donald Trump‘ın seçilmesi Atom bilimcilerinin neredeyse kafalarının patlamasına neden oldu. Kıyamet Günü Saatini gece yarısına 89 saniye kalaya, yani hiç olmadığı kadar yakına getirdiler.
2024 yılında insanlık felakete daha da yaklaştı. Tehlikenin açık işaretlerine rağmen, ulusal liderler ve toplumları rotayı değiştirmek için gerekenleri yapmakta başarısız oldular. Bilim ve Güvenlik Kurulu, Saati gece yarısına bir saniye daha yaklaştırarak keskin bir uyarı sinyali göndermektedir: Dünya zaten tehlikeli bir şekilde uçuruma yakın olduğundan, tek bir saniyelik bir hareket bile aşırı tehlikenin bir göstergesi ve rotayı tersine çevirmede her saniye gecikmenin küresel felaket olasılığını artırdığına dair açık bir uyarı olarak alınmalıdır.
Saati yaratan ilk atom bilimcileri, bombayı yapan Chicago Atom Bilimcileri grubunun bir parçasıydı ve ABD hükûmetinin bombanın kontrolünü, nükleer enerjiyi herkesin kullanımına sunacak bir grup uluslararası bilim adamına bırakmayı kabul etmesini istiyorlardı.
Elbette bu bir hayaldi. Aradan geçen 70 yılda atom bilimcileri Kıyamet Günü Saatini ayarlarken daha gerçekçi olmadılar.
Bu yılın Kıyamet Saati‘ndeki bir değişiklik, yapay zekânın bir tehdit olarak dahil edilmesi. Bulletin’in Bilim ve Güvenlik Kurulu Başkanı Daniel Holz, askeri teknoloji ve “yanlış bilgilendirme” ile birleşen yapay zekânın hepimiz için perde anlamına gelebileceğine inanıyor.
Yapay zeka 2024 yılında yetenek ve popülaritesini hızla artırarak bazı uzmanlar arasında askeri uygulamaları ve küresel güvenliğe yönelik riskleri konusunda artan endişelere yol açtı. Amerika Birleşik Devletleri’nde dönemin Başkanı Joe Biden Ekim ayında yapay zekânın ulusal güvenlik, ekonomi ve kamu sağlığı ya da güvenliği açısından oluşturduğu riskleri azaltmayı amaçlayan bir kararname imzaladı. Halefi Donald Trump geçen hafta bunu iptal etti.
YZ’deki ilerlemeler savaş alanında geçici ama endişe verici şekillerde ortaya çıkmaya başlıyor ve özellikle nükleer silahlara YZ uygulamalarının gelecekteki olasılığı endişe verici. Buna ek olarak, YZ dünyanın bilgi ekosistemini giderek daha fazla bozmaktadır. YZ destekli dezenformasyon ve yanlış bilgilendirme bu işlevsizliği daha da arttıracaktır.