(29 Aralık 1946 - 30 Ocak 2025)
15:42:27
Erken Yaşamı ve Kariyerinin Başlangıcı
Marianne Evelyn Gabriel Faithfull, 29 Aralık 1946’da İngiltere’nin Hampstead kentinde doğdu. Babası Giles Faithfull, bir akademisyen ve gizli servis ajanıydı; annesi Eva von Sacher-Masoch ise Avusturyalı aristokrat bir aileden geliyordu. Marianne, bu entelektüel ve sanatsal ortamda büyüdü.
1964 yılında, henüz 17 yaşındayken Rolling Stones‘un menajeri Andrew Loog Oldham tarafından keşfedildi. İlk single’ı “As Tears Go By" (Mick Jagger ve Keith Richards tarafından yazılmıştır) ile büyük bir çıkış yaptı. Bu şarkı, onun masum ve narin sesiyle dikkat çekmesini sağladı ve onu 1960’ların popüler müzik sahnesinin önemli isimlerinden biri haline getirdi.
1960’ların ortalarında “Swinging London” akımının önemli figürlerinden biri olarak kabul edildi. “Come and Stay With Me", “This Little Bird", “Summer Nights" gibi şarkılarla İngiltere’de ve ABD’de popülerlik kazandı.
Mick Jagger ile İlişkisi ve Düşüş Dönemi
Marianne Faithfull, 1966 yılında The Rolling Stones‘un solisti Mick Jagger ile ilişkiye başladı. O dönemde oldukça göz önünde olan çift, medya tarafından yoğun ilgi gördü. Ancak bu ilişki, Faithfull’un hayatında büyük değişimlere neden oldu.
- 1967 yılında, Keith Richards’ın Redlands’teki evine düzenlenen uyuşturucu baskını sırasında Faithfull, ünlü “kürk astarlı halhal” olayıyla basının ilgisini çekti.
- 1968’de, “Sister Morphine" şarkısının sözlerini yazdı (şarkı, 1971’de The Rolling Stones‘un Sticky Fingers albümünde yer aldı).
- 1969’da Jagger‘dan ayrıldıktan sonra depresyon ve uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele etmeye başladı.
Faithfull, 1970’lerin başlarında evsiz kaldı ve uzun yıllar boyunca eroin bağımlılığıyla mücadele etti. Bu süreçte sesi büyük ölçüde değişti ve ikonik derin, kısık tonunu kazandı.
Müzikal Yeniden Doğuş: “Broken English"
1979’da Faithfull, “Broken English" albümüyle büyük bir geri dönüş yaptı. Bu albüm, onun müzikal olarak olgunlaştığını ve kişisel mücadelesinin izlerini taşıyan karanlık, post-punk etkili bir albüm olduğunu gösterdi.
- “The Ballad of Lucy Jordan", “Why D’Ya Do It" ve “Broken English" şarkıları, onun en önemli eserleri arasına girdi.
- Albüm, onun imajını tamamen değiştirdi; artık zarif bir 60’lar ikonu değil, hayatın sert gerçekleriyle yüzleşmiş, otantik bir sanatçı olarak kabul ediliyordu.
1980’ler ve Sonrası: Sanatsal Derinlik
Faithfull, 1980’lerden itibaren daha sanatsal ve deneysel projelere yöneldi. “Strange Weather" (1987) albümü, onun şarkıcılık yeteneğini tamamen farklı bir noktaya taşıdı. Blues, caz ve kabare tarzlarına yönelerek kendine has bir ses tonu geliştirdi.
1990’larda ise Nick Cave, PJ Harvey, Metallica, Jeff Beck ve Damon Albarn gibi isimlerle işbirlikleri yaptı.
- 1994’te otobiyografisi “Faithfull" yayımlandı, burada hayatındaki tüm iniş çıkışları, uyuşturucu bağımlılığı ve Jagger ile olan ilişkisini dürüstçe anlattı.
- 2000’lerde hâlâ aktif olarak albüm çıkarmaya ve turnelere devam ediyordu.
- 2014’te “Give My Love to London" adlı albümüyle müziğe güçlü bir dönüş yaptı.
Hastalığı ve Son Dönemi
Marianne Faithfull, 2020’de COVID-19’a yakalandı ve ciddi bir tedavi süreci geçirdi. Bu hastalık nedeniyle sesi ve sağlığı olumsuz etkilendi, ancak iyileştikten sonra tekrar müzik çalışmalarına devam etti.
2021 yılında, “She Walks in Beauty" adlı albümünü çıkardı; bu albümde Lord Byron ve John Keats gibi şairlerin eserlerini yorumladı.
Etkisi ve Mirası
Marianne Faithfull, hem müzikal hem de kişisel anlamda birçok sanatçıya ilham vermiştir. 60’ların masum pop yıldızından, karanlık ve derinlikli bir rock/jazz divasına dönüşmesi, onun sanat dünyasında eşsiz bir figür olmasını sağladı.