Güvenli Bir Alan...
İstanbul kuş evlerini çok ciddiye alır ve her zaman da almıştır – tüylü sakinleri için kendi insan boyutundaki binalarına minik saray gibi eklemeler yapacak kadar ciddiye almıştır…
Türkiye’deki Osmanlı mimarisinin önemli bir unsuru, camilerin, hanların, köprülerin, kütüphanelerin, okulların ve çeşmelerin dışında düzenli kuş misafirlerinin yuvalanması için güvenli bir alan olan, önemli şehir yapılarının dış duvarlarına yapıştırılan kuş evleriydi. Kuş evleri basit beton yapılar değil, tek katlı evlerden çok katlı kuş köşklerine kadar uzanan minyatür mimarinin özenli örnekleriydi. Her biri ülkenin büyük binalarına benzer bir tasarım estetiğiyle tasarlanmış olup, serçelere, kırlangıçlara ve güvercinlere barınak sağlarken aynı zamanda kuş pisliklerinin çevredeki mimarinin duvarlarını aşındırmasını önlüyordu.
Barınak sağlamanın yanı sıra, kuş evleri dini bir vizyonu da yerine getiriyordu. Küçük evleri inşa edenlere iyi işler bahşedecekleri düşünülüyordu. Bolluk ve bakımları sayesinde bu yapılar Türk halkında hayvan sevgisini teşvik etmiş, vatandaşlar yıllar içinde bu evlere “kuş köşkü“, “güvercinlik" ve “serçe saray" gibi çeşitli lakaplar takmışlardır.
Günümüzde bu kuş köşklerinin yalnızca bir kısmı ayakta kalabilmiştir, ancak Türk tarihindeki yerleri sağlamdır. Neredeyse ülkenin her şehrinde kuş evlerinin örnekleri bulunmaktadır; en eski örnek olan Büyükçekmece Köprüsü’ne bitişik 16. yüzyıldan kalma bir ev İstanbul’da hâlâ ayaktadır.