Eksik Raporlamalar Önemli Bir Etken...
G eçen yıl COVID-19’un ABD’ye yayılmasının ilk aylarında, araştırmacılar ve gazeteciler bariz şekilde ortaya çıkan bir eğilimi izlemeye başladılar: Virüs, beyaz olmayan toplulukları, düşük gelirli mahalleleri ve kalabalık, bazen çok kuşaklı ortamlarda yaşayanları acımasız şekilde yok ediyordu. New York’tan Detroit’e, New Orleans’a ve ötesine, daha yoksul insanlarla, halihazırda artan sağlık riski altında olanlar orantısız oranlarda enfekte oluyorlardı.
O zamandan beri derlenen bazı rakamlar bu gerçeği gözler önüne seriyor. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri‘nin (CDC) en son raporlama dönemi itibariyle, Amerika’daki siyahlar beyazlara göre iki kat, Latinler 2,3 kat daha fazla COVID’den ölme riski altındadır. Kaliforniya’da siyahlar, kaydedilen COVID ölümlerinin %7’sini oluşturuyor, ancak bu rakam nüfusun yalnızca %5’i. Eyalet nüfusunun %40’ını oluşturan Latinler, ölümlerin %47’sini temsil ediyor.
Rakamlar, uzun süredir devam eden gelir, yaşam koşulları ve sağlık hizmetleri eşitsizliklerinin, beyaz olmayan toplulukları pandeminin en kötüsünü yaşamaya yönelttiğine dair durumun bir yansıması. Ancak yeni bir çalışma, bu sayıların aslında düşük olduğunu gösteriyor – belki de önemli ölçüde.
Geçen hafta yayımlanan bir araştırmada, çalışmanın yazarları 2020’de ABD’deki aşırı ölümlerin yaklaşık %20’sinin – yani, normal bir yılda beklenenin ötesinde ölüm oranının – “COVID’e – yansımadığını öne sürüyorlar." Bazı bölgelerde, bu eksik sayım çok yüksek orandaydı. Araştırmacılar, ülkenin sağlık hizmetlerinin en çok eksik olduğu bölgelerinde bu durumun çok belirgin şekilde görüldüğünü tespit etti.
Araştırmanın baş yazarı ve Boston Üniversitesi Halk Sağlığı Okulu‘nda (BUSPH) profesör olan Andrew Stokes, “Ölüm nedeni tespitindeki yanlışlıklar, pandeminin gerçek ölçeğini ve topluluklar arasındaki büyük ölçüde eşit olmayan etkisini gizledi" dedi. “Resmi COVID ölüm sayıları ile aşırı ölüm tahminleri arasındaki tutarsızlıkların, sağlık hizmetlerine erişimin zayıf olduğu ve evde ölümlerin daha fazla olduğu bölgelerde özellikle ciddi olduğunu görüyoruz."
Bu bulgular, epidemiyologlar, sosyal bilimciler, yerel sağlık çalışanları ve klinisyenlerin bir buçuk yıldır söyledikleriyle neredeyse tamamen örtüşüyor. COVID tartışmasız bir ulusal sağlık acil durumu olsa da, insanların sağlık hizmetlerine daha az erişiminin olduğu veya sağlık sigortasından tamamen yoksun olduğu ve genellikle daha kötü koşullarda yaşadığı mahallelerde eşit olmayan bir şekilde aileleri etkiledi.
Ayrıca, COVID ABD’ye yayılırken “gerekli" görülen ve sahada yapılması gereken iş türlerinde – gıda hazırlama, hizmet endüstrisi, gözetim, çiftlik işçiliği – istihdam edilme olasılığı en yüksek kişilerde bu yoksul insanlardı. Onlar pandeminin ortasında, çalışmak yerine evde kalamazlardı.
Community Health Councils Sosyal Değişim Enstitüsü müdürü Michelle Burton, yaptığı açıklamada, “Los Angeles’ta Siyah topluluk evsizlikte lider, ölümde lider, sağlık hizmetlerine erişim eksikliğinde lider olmaya devam ediyor." Dedi. “Birçok yönden bu yaşadığınız yerin posta koduyla ilgili. Enfeksiyon oranları, aşı penetrasyonu, sağlık hizmetlerine erişim – bunlar, bu şehir de dahil olmak üzere birçok şehirde yaşadığınız yerle birlikte oluşan durum."
BUSPH ve Pennsylvania Üniversitesi‘ndeki araştırmacılar tarafından yürütülen çalışma, 319 milyondan fazla ABD sakinini oluşturan 2.096 ilçeden kamuya açık verileri izledi. Geçen yıl doğrudan COVID-19’a atfedilen her 100 aşırı ölüm için, çeşitli nedenlerle sayılmayan artı 20 ölüm daha olduğunu buldular.
Yazarlar, bu oranın “Ortalama sosyoekonomik durumu daha düşük olan bölgelerde, daha fazla komorbiditesi olan – sağlık sorunlarının altında yatan – ilçelerde ve Güney ve Batı’daki ilçelerde" arttığını söylüyor. Halihazırda daha yüksek COVID-19 ölüm riski altında olan daha fazla siyah sakini olan bölgeler, hastalığa atfedilmeyen daha yüksek oranda aşırı ölüm bildirdi.
Yazarlar, bu aşırı ölümlerin neredeyse kesin olarak COVID’den kaynaklandığını söylüyor. Diğerlerinde ise ölüm, diğer hastalıklardan veya acil durumlardan muzdarip olanları yeterince tedavi edemeyen ciddi şekilde sıkışmış tıbbi sistemler gibi, hastalığın yayılmasıyla ilgili farklı faktörlerden kaynaklanmış olabilir.
Araştırmacılar ayrıca, eksik raporlamadaki bir faktörün, ABD’deki daha yoksul toplulukların ilk etapta hiçbir zaman yeterli COVID testi olmamış olması ve bu nedenle bazı kişilerin hiç teşhis edilmeden hastalanması ve ölmesi olduğunu da belirtti. Stokes ekibi, bunlara ek olarak, tıbbi deneyimi olmayan adli tıp görevlilerinin veya diğer seçilmiş yetkililerin COVID’i ölüm nedeni olarak kabul etmemiş olabileceklerini veya sadece siyasi nedenlerle bunu yapmayı reddetmiş olabileceklerini de öne sürdü.
Çalışma, birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimin ciddi şekilde sınırlı olabileceği kırsal alanlarda, COVID’e atfedilmeyen aşırı ölüm yüzdelerinin daha yüksek olduğunu bildiriyor. Bir hastanede veya bakımevinde değil, evde ölenlerin sayısının daha fazla olduğu bölgelerde de virüse atfedilmeyen daha fazla vaka vardı. Model açık: Daha yoksul bölgelerde, kırsal alanlarda ve sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu yerlerde, bildirilen kaç kişinin COVID’den öldüğü ile gerçekte kaç kişinin öldüğü arasında önemli bir boşluk var.
Bu tür eksik raporlamanın bir başka olası etkisi daha var. Çalışmanın ortak yazarı Penn ve Sosyoloji Başkanı Irma T. Elo, “COVID-19" ifadesi bir ölüm belgesinde görünmediğinde, bu popülasyonların FEMA’dan cenaze yardımı gibi devlet desteğine erişme olasılıkları daha düşük." Dedi. “Bu, COVID-19’un mevcut ırksal ve etnik eşitsizlikleri nasıl şiddetlendirdiğinin birçok örneğinden biridir."
27 Eylül Pazartesi itibariyle, CDC, ABD’nin COVID-19’dan ölüm sayısını 672.738 olarak belirledi. Johns Hopkins Üniversitesi‘nin veri izleyicisi 676.000’e yakın sayıya sahipti. Ancak ülkedeki gerçek COVID ölümlerinin çok daha yüksek olduğu açık ve bu farkın hangi topluluklar tarafında oluştuğu bellidir.