Akıllı, İşbirlikçi ve Dirençli Olan Fareler...
00:37:04
Daha Sıcak, Daha Kalabalık Şehirler Fareleri Ortaya Çıkarıyor
Kentsel fare popülasyonları üzerine yapılan küresel bir araştırma, neden bazı kentsel ortamların diğerlerinden daha fazla istila edildiğini araştırıyor. Jonathan Richardson, falanca şehirdeki fare sorununun kontrolden çıktığını ilan eden abartılı manşetlerden uzun süredir rahatsızdı. Şehir sakinlerinin endişelenmesi için nedenler var -hayvanlar hem hastalık hem de sıkıntı getiriyor- ancak Richmond Üniversitesi‘ndeki kentsel ekolojist, bir şehrin diğerinden daha kötü olduğunu söyleyen iddialara karşı çıktı. “Elimizde çok fazla veri yok” diyor…
Yine de kemirgen istilasına ilişkin gerçek rakamlara sahip olmak, kontrol önlemlerinin işe yarayıp yaramadığını belirlemek için kritik önem taşıyor. Bu nedenle, o ve meslektaşları büyük şehirlerdeki fare popülasyonlarının zaman içinde nasıl değiştiğine dair küresel bir çalışma başlattılar.
Araştırmacıların Science Advances dergisinde yayımladıkları rapora göre, iklim değişikliği kentsel sıçan sürülerinin arkasındaki itici faktör olarak ortaya çıktı. Araştırmacılar, sıcaklıklar arttıkça ve insanlar kentsel alanlara akın edip eskiden “yeşil” olan alanları mahallelere ve alışveriş merkezlerine dönüştürdükçe, fare popülasyonlarının patlaması için mükemmel bir fırtına yarattıkları sonucuna vardılar.
Peki son on yılda en kötü durumda olan şehir hangisi? Tel Aviv Üniversitesi‘nde nörobilimci olan ve çalışmaya dahil olmayan Inbal Ben-Ami Bartal, “Bu çalışma, sıçan popülasyonlarındaki küresel eğilimlerin etkileyici bir kuşbakışı görünümünü sunuyor” diyor. Drexel Üniversitesi‘nde kentsel ekolojist ve evrimsel biyolog olan Jason Munshi-South da haberlerin iyi olmadığını ekliyor. “Dünya çapında kent sıçanı nüfusunun arttığı yüzlerce olmasa da düzinelerce şehir olması muhtemel.”
Akıllı, işbirlikçi ve dirençli olan fareler binlerce yıldır insanlarla birlikte evrimleşerek çöplerden, moloz yığınlarından, kanalizasyonlardan ve kaldırımlardaki posta pulu büyüklüğündeki küçük toprak parçalarından yiyecek ve yuva için faydalanma becerilerini geliştirmişlerdir. Hayvanlar hastalık bulaştırabilir, gıda ve hayvan yemi kaynaklarını bozabilir -ABD’ye yılda 27 milyar dolara mal oluyor- ve şehir sakinlerinde ruhsal ıstıraba neden olabilir. Bartal, “Meşhur ‘madendeki kanarya’ gibi ‘şehirdeki farelerimiz’ de insan refahının bir göstergesidir” diyor.
Richardson ve meslektaşları bu tehdit hakkında daha fazla bilgi edinmek için ABD’nin dört bir yanındaki şehir yönetimlerine ulaşarak fare popülasyonlarının yanı sıra ortalama sıcaklık, insan nüfusu ve emlak geliştirme eğilimleri hakkında veri topladı. Çok az yer fare verilerini tuttuğu ya da paylaştığı için, çalışmayı ABD dışındaki şehirlere genişlettiler ve sonunda bu belediyeler tarafından derlenen ortalama 12 yıllık denetim, yakalama ve fare gözlem kayıtlarının bulunduğu 16 şehirle sonuçlandı.
Bulaşıcı Hastalık Kontrol Merkezi‘nde hayvan kaynaklı bulaşıcı hastalıklar üzerine çalışan ve bu çalışmada yer almayan Miriam Maas, “Bu veri tabanlarını oluşturmak çok fazla iş gerektiriyor” diyor. “Ancak 16 şehir üzerinde yapıldığında eğilimleri görmek mümkün.”
Richardson ve meslektaşları, daha fazla sıcaklık artışı yaşayan ve daha fazla insanın taşındığı şehirlerin daha büyük fare sorunlarına sahip olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu bildirdi. Maas, soğuk hava üremeyi ve yiyecek aramayı yavaşlattığı için bunun mantıklı olduğunu belirtiyor. Dahası, daha yoğun nüfus daha fazla çöp kutusu, daha fazla restoran ve farelerin karınlarını doyurmaları için daha fazla fırsat anlamına geliyor.
Kaybolan yeşil alanların da sıçan popülasyonlarına fayda sağladığı görülmüş ve bu durum araştırmacıları şaşırtmıştır. Ne de olsa önceki çalışmalar açık, çimenli alanların fareler için iyi olduğunu öne sürmüştü. Ancak Munshi-South, “Tüm yeşil alanlar sıçanlar için eşit derecede faydalı değildir” diyor. Örneğin, büyük parklar genellikle metrekare başına daha az çöp içerir ve bu nedenle sıçan patlamalarına ticari gelişmeler veya konut projelerinden daha az elverişlidir.
İncelenen şehirlerden 11’inde sıçan nüfusu son yirmi yılda artış gösterdi, ancak sıçan sorunu en fazla büyüyen şehir Washington, D.C. ABD’nin başkentinde sıçan sayısı Boston’dan üç kat, New York’tan ise 1,5 kat daha fazla artış gösterdi. Bu patlamalar, ABD’de belediye yönetimlerinin fareleri kontrol altında tutmak için yılda tahmini 500 milyon dolar harcamasına rağmen gerçekleşti. Sorunun Washington D.C.’de neden bu kadar kötü göründüğü tam olarak bilinmemekle birlikte, bir ankete göre kent sakinleri fare gördüklerini bildirmeye daha yatkın olabilir ve bu da rakamları artırabilir.
Tokyo; Louisville, Kentucky; ve New Orleans düşüş görülen birkaç şehir arasındadır. Yazarlar, her birinin fare sürülerini başarılı bir şekilde önleme ve kontrol etme konusunda dersler sunduğunu belirtiyor. Örneğin New Orleans, farelerin evlerden, işyerlerinden ve çöplerden nasıl uzak tutulacağı konusunda güçlü bir halk eğitim kampanyasına sahiptir ve sakinleri, sayıları patlamadan önce yetkililerin onlardan kurtulabilmesi için fare gördüklerini bildirmeye teşvik etmektedir. Tokyo’da fare istilası ile ilgili sosyal medya paylaşımları restoranları ve diğer işletmeleri harekete geçmeleri için utandırmaktadır. Richardson, çöplerin sık sık toplanmasının ve fareleri binalardan uzak tutan bina yönetmeliklerinin de yardımcı olduğunu söylüyor. Ve Munshi-South şöyle diyor: “Sıçan popülasyonlarının uzun vadeli izlenmesi, onları yönetmede başarılı olup olmadığımızı değerlendirmek için bir temel sağlayacaktır.”
Richardson ise şöyle ekliyor: “Bu konuda olumlu bir taraf yok. Gerçekten kararlı olan şehirler, sorunu kontrol altına almak için daha fazla kaynak ve daha büyük bir personel ayırmak zorunda kalacak.”
Bu içeriği beğendiyseniz lütfen çevrenizle paylaşınız…