e-KİTAP, e-TAVSİYE

William Faulkner – Çapulcular

william-faulkner-capulcular

"The Sound and the Fury" (1929)

13:24:53

1949’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü, 1955’te Pulitzer Ödülü’nü Kazandı

Tam ismi William Cuthbert Faulkner olan yazar, 25 Eylül 1897 New Albany, Mississippi, ABD doğumlu. 6 Temmuz 1962 Byhalia, Mississippi’de hayatını kaybetti. William Faulkner, Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. Özellikle Güney Amerika’nın kültürel ve toplumsal yapısını derinlemesine inceleyen eserleriyle tanınır. Faulkner’ın eserleri genellikle karmaşık anlatım teknikleri, zengin bir dil kullanımı ve çok katmanlı karakterleriyle bilinir…

Faulkner’ın son romanı “Çapulcular” (“The Sound and the Fury“), yazarın hayali coğrafyası Yoknapatawpha’ya otomobillerin girdiği ve böylece modernleşmenin yeni bir ivme kazandığı 1905 yılında geçer. Bölgenin önde gelen ailelerinden Priest’lerin ilk otomobilini kaçıran üç beklenmedik kahraman vardır romanın merkezinde: On bir yaşındaki Lucius Priest; ailenin himayesindeki çocuksu, fevri, otomobil sevdalısı Boon Hogganbeck ve bu yeni icada şüpheyle bakan kurnaz arabacı Ned. Üç kafadar, otomobillerin hayata girişiyle hızla değişmekte olan manzara boyunca bölgenin en büyük şehri Memphis’e doğru yol alırken beklenmedik olay ve mekânların içinde bulacaklardır kendilerini: Çalınan bir at, bir genelev, nezaret ve sonunda bütün kaderlerinin bağlı olduğu bir at yarışı. Bir büyüme hikâyesine dönüşen bu macerayı, aradan yıllar geçtikten sonra torununa anlatan Lucius’tan dinleriz.

The Sound and the Fury," William Faulkner‘ın 1929 yılında yayımlanan ve modernist edebiyatın önemli örneklerinden biri olarak kabul edilen romanıdır. Roman, Mississippi’nin kurgusal Yoknapatawpha’sında geçen ve Compson ailesinin trajik öyküsünü anlatan dört bölümden oluşur. Her bölüm, farklı bir bakış açısıyla yazılmıştır ve bu çoklu bakış açıları, olayları ve karakterleri derinlemesine inceleme fırsatı sunar.

Birinci Bölüm: Benjy Compson adlı zihin engelli bir genç tarafından anlatılır. Bu bölüm, karmaşık bir zaman dilimi ve Benjy‘nin düzensiz düşünceleri ile tanınır. Benjy‘nin dünyası, geçmişe dair kesitler ve ailesinin çözülüşünü içerir.

İkinci Bölüm: Quentin Compson‘un perspektifinden anlatılır ve romanın en karmaşık bölümlerinden biridir. Quentin‘in iç monologları ve zamanla bozulmuş düşünceleri, onun ailesinin geçmişiyle olan sıkıntılarını ve kendi intihar düşüncelerini yansıtır.

Üçüncü Bölüm: Jason Compson‘un bakış açısını sunar. Jason‘ın bölümü, ailenin dağılmasının ve ekonomik zorlukların etkilerini içerir ve karakterin bencillik ve acımasızlığını gözler önüne serer.

Dördüncü Bölüm: Birkaç yıl sonra, ailenin hizmetçisi olan Dilsey tarafından anlatılır. Bu bölüm, ailenin trajedilerinin ardından hizmetçi Dilsey‘in bakış açısıyla olayların nasıl geliştiğini ve ailenin yaşadığı toplumsal değişimleri gösterir.

The Sound and the Fury," Faulkner‘ın edebi becerisinin ve yenilikçiliğinin bir göstergesidir. Eser, hem anlatım tarzı hem de derin tematik içeriği nedeniyle edebiyat eleştirmenleri tarafından sıklıkla incelenir ve çok sayıda üniversite derslerinde ele alınır. Faulkner‘ın modernist teknikleri, romanın edebi dünyadaki yerini sağlamlaştırmış ve onun Amerikan edebiyatındaki etkisini pekiştirmiştir.

Roman, hem eleştirmenler hem de okuyucular tarafından geniş bir yankı uyandırmış ve Amerikan edebiyatının önemli taşlarından biri olarak kabul edilmiştir.

Faulkner’ın edebi kariyeri, özellikle 1920’lerin sonlarından itibaren ivme kazandı. İlk romanı “Soldiers’ Pay" (1926), dikkat çekici bir başlangıç olmasına rağmen, asıl büyük çıkışını “The Sound and the Fury" (1929) ile yaptı. Bu roman, Faulkner’ın yeteneğini ve yenilikçi anlatım tarzını gözler önüne serdi. Romanın çoklu bakış açıları ve akıcı bilinç akışı tekniği, modernist edebiyatın önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir.

Faulkner’ın eserlerinde sıklıkla işlediği temalar arasında ırk, sınıf, aile dinamikleri ve Güney’in geçmişi bulunmaktadır. Güney Amerika’nın tarihsel ve toplumsal sorunlarına odaklanan Faulkner, bu konuları genellikle kendi yarattığı kurgusal Yoknapatawpha County adlı bölge üzerinden ele alır. Bu bölge, Faulkner’ın eserlerinde geçen hikayelere zemin hazırlar ve onun edebi evreninin merkezidir.

Faulkner’ın yazı stili genellikle karmaşık cümle yapıları, yoğun betimlemeler ve iç monolog teknikleri içerir. Bu tarz, okuyucunun karakterlerin iç dünyalarını derinlemesine anlamasına yardımcı olur, ancak aynı zamanda okuma sürecini zorlaştırabilir.

William Faulkner, edebi kariyeri boyunca birçok ödül kazanmıştır. 1949’da Nobel Edebiyat Ödülü‘nü kazandı ve bu ödül, onun uluslararası edebiyat arenasındaki önemini pekiştirdi. Ayrıca, 1955’te Pulitzer Ödülü‘nü “A Fable" adlı romanı ile kazandı. Bu ödüller, Faulkner’ın edebi başarısını ve etkisini geniş bir kitleye duyurdu.

Faulkner, Güney’de büyümüş ve hayatının büyük kısmını Mississippi’de geçirmiştir. Zengin bir aile geçmişine sahip olan Faulkner, bir süre havacılık eğitimi aldı ve çeşitli işlerde çalıştı, ancak yazarlık onun gerçek tutkusuydu. Kişisel hayatında genellikle karmaşık ve içe dönük bir karakter olarak tanımlanır.

Faulkner, Amerikan edebiyatında derin bir etki bırakmış bir yazardır. Modernist hareketin öncülerinden biri olarak kabul edilen Faulkner’ın eserleri, özellikle edebi teknikleri ve tematik derinliği açısından çok sayıda araştırma ve tartışmaya konu olmuştur. Onun yazı tarzı, sonraki nesil yazarlar üzerinde büyük bir etki bırakmış ve onun eserleri, hem akademik hem de popüler edebiyat dünyasında önemli bir yer tutmaktadır.

Faulkner’ın etkisi, sadece edebi eserlerle sınırlı kalmamış, aynı zamanda sinema ve diğer sanat dallarında da geniş yankılar uyandırmıştır. Eserleri, hem eleştirel hem de popüler düzeyde geniş bir okuyucu kitlesi tarafından ilgiyle okunmaktadır.

Çapulcular”, atlara ve otomobillere, doğanın modern çağ tarafından geri dönmemecesine değiştirilmesine ve zamanın acımasızca geçişine dair, çılgınca bir enerjiyle dolup taşan bir roman.

Faulkner’la daha önce tanışmamış okurlar, “Çapulcular”dan bir yudumla başladıktan sonra kendini tutamayıp daha fazla içmek isteyebilir.
The Washington Times

Faulkner’dan başka hiç kimse yazıya yüreğinden ve ruhundan bu kadar çok şey katmamıştır.
Eudora Welty

Bu içeriği beğendiyseniz lütfen çevrenizle paylaşınız…
error: İçerik korunmaktadır !!